Kıyamete kadar Kâbe’yi ziyaret edenler, Hz. İbrahim’in [aleyhis selam] davetine “Lebbeyk Allahümme Lebbeyk!” diye cevap verenlerdir. Bunlar, Cenab-ı Hakk’ın [celle celaluhu] sevdiği seçilmiş kullardır.

Efendimiz [sallallahu aleyhi vesellem] şöyle buyurur:

“Hacılar ve umre yapanlar, Allah’ın ziyaretçileri ve ona gelen elçileridir. O’ndan istediklerinde onlara verir, istiğfar ettiklerinde onları affeder, O’na dua ettiklerinde dualarına karşılık verir. Birisi için şefaat ettiklerinde şefaatleri kabul edilir.” [İbn Mace; İbn Hıbban; Beyhaki]

Hac veya umreye giden kişilerden dua almak ve dualarına kendisini de ortak etmesi için ricada bulunmak sünnettir. Nitekim umre yapmak için Peygamber Efendimiz’den [sallallahu aleyhi vesellem] izin isteyen Hz. Ömer’e [radiyallahu anh], Rasûl-i Ekrem Efendimiz [sallallahu aleyhi vesellem]: “Kardeşçik! Duanda bana da yer ayırır mısın?” “Kardeşciğim! Bizi de duanda unutma!” buyurmuştur.

Bunun üzerine Hz. Ömer [radiyallahu anh] şöyle buyurmuştur:

“Bu öyle bir dua isteğiydi ki, karşılığında bana dünyalar verilseydi hiç bu kadar sevinmezdim.” [Ebu Davud, Tirmizi]

Harem-i Şerif’e gelen ziyaretçilere hürmet etmek, Yüce Mevla’ya hürmetin bir gereğidir. Çünkü Beytullah, Yüce Allah’ın evi, Beytullah’ı ziyarete gelenler de Cenab-ı Hakk’ın [celle celaluhu] misafirleridir.

Umre yolculuğu sırasında Medine-i Münevvere’de Peygamber Efendimizin [sallallahu aleyhi vesellem] mübarek kabri şerifleri de ziyaret edilmektedir. İbn Ömer [radiyallahu anhuma] rivayet ettiğine göre; Efendimizin [sallallahu aleyhi vesellem] şöyle bir müjdesi vardır.

مَنْ زَارَنِي بَعْدَ مَوْتِي فَكَأَنَّمَا زَارَنِي فِي حَيَاتِي

“Vefatımdan sonra beni ziyaret eden, hayatımdayken ziyaret etmiş gibidir.”